ALZHEİMER NEDİR? NASIL BESLENMEK GEREKİR?

Üsküdar Belediyesi’nin ev sahipliğini yaptığı “4.Ulusal Alzheimer Farkındalık Ve Hasta Yakınlarına Destek Sempozyumu” na bir alzheimer yakını olarak daha detaylı bilgi edinmek ve aynı sorunları yaşayan insanlarla bir arada olmak için katıldım. Dr. Sevda Sarıkaya’ nın önderliğinde yapılan bu sempozyumda alzheimer hastalığı evreleri ve belirtilerinden, genetik yatkınlıktan, yasal haklardan ve beslenmenin alzheimer üzerindeki etkilerinden bahsedildi.  Ülkemizde bu hastalara ve hasta yakınlarına yönelik yapılan çalışmalar anlatıldı. Yakın zamanda açılacak olan Türkiye’deki  ilk “Alzheimer Okulu” projesinin müjdesi verildi. Bu okulda hasta yakınlarına eğitimler verileceği ve hedeflerinde alzheimer kreşleri-hobi merkezlerinin kurulması, alzheimer dostu hastanelerin yapılması olduğu anlatıldı. Toplumun da bu hastalık konusunda bilinçlendirilmesini,  yapılan çalışmaların örnek olmasını ve geliştirilerek yaygınlaştırılmasını tüm kalbimle temenni ediyorum.

Hastalığa adını veren bu hastalığı 1906’da ilk olarak tanımlayan Alman Nöropatolog Alois Alzheimer’dır. Ama aslında hastalık çok daha öncesinden İbn_i Sina tarafından beyinde “soğukluk” ve “sulanma” olarak tabir edilmiştir. “Beynin sulanması” ve “Beyni üşütmek” deyimleri de kimbilir belki buradan çıkmıştır.

Demans ile Alzheimer birbirine çok sık karıştırılmaktadır . Demans Alzheimer da dahil olmak üzere daha başka çeşit beyin hastalıklarını da (Vasküler demans, frontotemporal demans,Parkinson demansı, normal basınçlı hidrosefali vs) kapsayan bir hastalıktır. Her Alzheimer hastası aynı zamanda Demanstır  ama her demans hastası Alzheimer değildir. Hastalığın tanısının doğru konulması tedavi açısından oldukça önemlidir. Sadece emar ve tomogrofi tanı koymada yeterli olmayabilir. Hastalığın belirtilerigöz önünde bulundurularak tanı koyulması gerekmektedir.

Toplumda 65 yaş üstü her15 kişiden 1’ inde, 90 yaş üstü yaşlılarda ise her 2 kişiden 1’inde alzheimer hastalığı görülmektedir. Türkiye’de yaklaşık 1 milyon demans  hastası, 600 bin alzheimer hastası(yaklaşık 2/3’ü kadar) bulunmaktadır. Dünyada ise bu rakam  50 milyondur . Verilere göre 2030’da 75 milyon, 2050’de 131 milyon kişinin alzheimer hastası olması öngörülmektedir. Bu hastalığa sebep olan genetik faktörlerin (ApoE4 geni) yanında, obetize, eğitim düzeyi (düşük olanlarda daha çok görülür), kronik hastalıklar (kalp-damar, diyabet, tansiyon vs), beslenme, sosyal hayat de önemlidir. Hastalığı engellemenin %35’i bizim elimizdedir.

Alzheimer halk arasında bunama olarak bilinmektedir. Maalesef tedavisi olmayan ve ilerleme gösteren bir hastalıktır.  Hastalığın erken dönemdeki başlıca klinik belirtisi bellek bozukluğudur. İlk belirtisini “Bende bir tuhaflık var ama ne?” sorusunu kendinize sorduğunuzda verir.

Erken evrede hastalık genellikle fark edilmiyor. Bu evrede öğrenme ve hafızada sorunlar görülür.  Hastalarda unutkanlık ve inkar en sık görülen davranışlardır. Yeni öğrenilen bilgiler akılda tutulamaz ve sürekli eskileri anlatırlar. Aynı şeyleri tekrar tekrar söyler ve sorarlar. Önemli gün ve tarihleri unutmaya başlarlar. Önceden duydukları bir şeyi ilk defa duyuyormuş gibi davranırlar veya inkar ederler. Yer ve zaman konusunda karışıklık yaşarlar. “Burası neresi, yatak odam neredeydi, tuvalet neredeydi, bugün günlerden ne, hangi aydayız,  şimdi sabah mı akşam mı” gibi kafa karışıklıkları yaşarlar. Suistimale açık hale gelirler. Birileriyle konuşmaya çok ihtiyaç duyup, çok kolay kandırılabilirler. Hasta yakınlarının bu konuda çok dikkatli olması ve hastayı yalnız bırakmaması çok önemlidir

Benim babamın Alzheimer hastalığı son 1.5 senedir çok daha anlaşılır düzeye geldi. Daha öncesinde “halim yok, beni yalnız bırakmayın kaybolurum, yolumu artık bulamıyorum, bende bir dengesizlik var, iştahım yok” gibi sıkça duyduğumuz cümleleri ve karakterinden dolayı olduğunu düşündüğümüz huysuz bazı davranışları aslında hastalığın ilk belirtileriymiş. Dr. Sevda Sarıkaya aslında 15-20 yıl öncesinde beyindeki değişikliklerin başladığını söylüyor.

Hastalığın orta evresinde konuşma ve anlamada sorunlar, beden-mekan ilişkisinde karışıklıklar, düşünme ve hafıza problemlerinin artması ile birlikte bağımsız iş yapabilmenin azalması (kendi kendine yemek yemekte, üstünü giyinmekte, tuvalate gitmekte vs zorlanmalar), varsa iş yaşamını artık sürdüremez hale gelmesi görülmektedir. Hastalar kendilerini ifade etmekte problem yaşarlar. Para bütçe idaresini yapamazlar.

İleri evrede ise hücre ölümü beynin büyük bir bölümüne yayılmıştır. Hastalar tamamen bağımlı hale gelir, en yakınları ile bile iletişim kuramaz ve tuvalet kontrollerini kaybederler. Her hastada gidişat farklı olabiliyor. Kimi hasta hiçbir zaman yatağa bağımlı olmayabilir . Yada altına tuvaletini yapacak duruma hiç gelmeyebilir. Kişiden kişiye göre farklılar gözlenebilir.

Unutmamız gereken en önemli şey, bu hastaların ilaçtan ziyade sevgiye, anlayışa, hoşgörüye ihtiyaçları olduklarıdır. Babam  da alzheimer hastasıydı. Beraber dışarı çıktığımızda kontrol edilemeyen ve öngörülemeyen bazı davranış ve sözlerinden dolayı zor duruma düşüyordum. Kişilere her defasında durumu açıklamak, özür dilemek cidden ekstra bir uğraştı. Her ne kadar hastanızı uyarsanız da unutup aynı şeyleri yapmaya devam ediyor. Ne yazık ki insanlar da hastalığı bilmediği için her zaman anlayışlı davranmıyorlar ve bu hastalara ters bakış atarak yada uzaklaşarak tepki verebiliyorlar.  Hasta yakını tarafından hastaların her an her davranışını, her sözünü kontrol etmenin mümkün olamayacağını anlamıyorlar.  Toplum olarak bu hastalık konusunda daha fazla bilinçlendirilip daha duyarlı olmamız gerekiyor.

Peki Alzheimerdan Korunmak ve Hastalığın İlerleyişini Yavaşlatmak İçin Beslenmemizde Nelere Dikkat Etmeli ve  Yer Vermeliyiz ?

Genel olarak Akdeniz Tipi beslenmenin koruyucu etkisi olduğuna dair birçok çalışma olduğunu söyleyebiliriz. Daha detaylı bakacak olursak;

  • Sağlıksız beslenme ve kötü yaşam tarzı alzheimer riskini arttırmaktadır. Hipertansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalıkları, diyabet, alkol tüketimi, sigara, obezite ile alzheimer arasında ilişki bulunmaktadır.
  • Doymuş yağ tüketimi (yağlı etler, tavuğun derisi, margarin, süt ve yoğurdun kaymağı, yağlı peynirler vs ) ve trans yağlar (cipsler, kızartmalar vs) alzheimer hastalığını tetikler. Bu nedenle sağlıksız yağlardan uzak durun.
  • Sağlıklı yağ kaynağı olarak zeytinyağı, fındıkyağı, yağlı tohumlar (fındık, ceviz, badem vs), avokado gibi doymamış yağları tercih edin.
  • Omega 3 (balık yağı) alzheimerdan korunmak için oldukça önemlidir. Beyin sağlığı için haftada 2 kez omega 3 içeriği yüksek somon, ton, sardalya, uskumru gibi balıklar tüketin. Yumurta sarısı, ceviz, semizotu, keten tohumu ve chia tohumu da omega 3 içermektedir. Balık tüketimi düşük ise doktor önerisi ile takviye olarak da alınabilir.
  • A, C ve E vitamini ve selenyum minerali gibi antioksidan vitaminler beyin sağlığı için oldukça önemlidir.
  • B12 vitamini ve folik asit yetersizliğinde homosistein düzeyi yükselir ve bu da alzheimer riskini arttırır.
  • Kahvenin alzheimer gibi nörolojik hastalıklara karşı koruyucu etki gösterdiğine dair birçok çalışma mevcut. Günde 1-2 fincan kahve tüketimi beyin sağlığını olumlu etkilemektedir.
  • Stresi azaltan, mutluluk hormonu salgılanmasına yardımcı muz, kakao, ceviz, domates, avokado, süt ürünleri, yağlı tohumlar, kuru meyveler, yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıllı besinleri tüketin.
  • Zerdaçalı günlük beslenmenizde mutlaka kullanın. Sağlığa faydalarından biri de Alzheimer riskini azaltmaktır.
  • Probiyotikler beyin sağlığını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle probiyotik kaynağı kefir, yoğurt tüketin. Gerekirse dışarıdan takviye de alınabilir.
  • D vitamini yetersizliği alzheimer riskini arttırmaktadır. Vücudunuzda yetersizliği olup olmadığını öğrenip takviye olarak kullanabilirsiniz.
  • Üzüm, yer fıstığı gibi Resveratrol içeren besinler nörolojik fonksiyonları desteklemektedir.
  • Beyin hücreleri olan nöronlar oksidasyona (bozulmaya) karşı savunmasızdır Polifenoller serbest radikallere karşı vücudu ve beyni korumaktadır. Meyve ve sebzeler ise güçlü antioksidanlardır. Yaban mersini, kırmızı orman meyveleri gibi meyveler ve şarap içeriğindeki polifenoller sayesinde beynimizin yaşlanmasını geciktirir.
  • Yeşil çay içeriğindeki flavonoidler alzheimer hastalığında beyinde plak oluşumunu ve hafızayı zayıflatan nöron kaybını önlemeye yardımcı olur. Hafızanın gelişmesini destekler.

Sonuç Olarak Alzheimerdan Korunmak İçin;

Sağlıklı beslenmeli, fiziksel aktivitemizi arttırmalı, stresten uzak durmalı, düzenli uyumalı, beyin egzersizi yapmamıza yardımcı olacak hobiler edinmeli, sosyal olmalı ve bol bol gülümsemeliyiz..

yakup

Share
Published by
yakup

Recent Posts

KOMBUCHA ÇAYI SAĞLIĞA GERÇEKTEN FAYDALI MI?

Antik Çin’de ortaya çıkan, “Ölümsüzlük Çayı” ve “Mucize Çay” olarak adlandırılan Kombucha çayı son yıllarda…

1 yıl ago

BAKLİYAT UNLARINA TALEP ARTTI. PEKİ BU ÜRÜNLER GELENEKSEL UNUN YERİNİ ALABİLİR Mİ? HANGİSİ DAHA SAĞLIKLI?

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) baklagillerin beslenmeye dahil edilmesini teşvik etmektedir. Her zaman önerilen Akdeniz Diyeti…

2 yıl ago

GHEE (SADE YAĞ) NEDİR, FAYDALARI NELERDİR?

Hint mutfağında uzun süredir kullanılan “Ghee” diğer adıyla “Sade Yağ” son zamanlarda oldukça popüler hale…

2 yıl ago

JAPONLAR İDEAL KİLODA KALMAYI NASIL BAŞARIYORLAR?

Obezite birçok ülkede, her yaş grubunda yaygınlaştığı halde Japonlar ideal kiloda kalmayı başarıyor. Genetik faktörlerin…

2 yıl ago

VÜCUTTAKİ ŞİŞKİNLİĞE NELER SEBEP OLUYOR?

Birçok kişinin ortak sorunu olan vücuttaki şişkinliğin sebebi vücutta sıvı birikmesi (ödem) veya karında gaz…

2 yıl ago

KANSERDEN DOĞRU BESLENMEYLE KORUNUN!

Günümüzün en korkulan hastalıklarından biri haline gelen kanseri önleyebilmek ve kanser hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatabilmek için…

2 yıl ago