KAHVE AŞKI VE 3. NESİL KAHVECİLİK
Ben kahveyi çok severim.. Gün içinde mutlaka 2 veya 3 tane kahve içmezsem kendimi iyi hissedemem. Kahvemi içerken dikkat ettiğim en önemli şeylerden biri, yemek veya kahvaltı ile arasının en az 45 dk veya 1 saat olmasıdır. Çünkü kahvenin içindeki kafein besinler ile alınan demirin emilimini engeller. Özellikle de kadınlarda demir eksikliğine bağlı olarak kansızlık, yorgunluk, halsizlik, ciltte solgunluk, çabuk sinirlenme, odaklanma sorunu, güçsüz saç ve tırnaklar, kış aylarında üşeme hissi gibi sorunlar görülmektedir.
Demir mineralinden faydalanmak için kırmızı et, hindi, tavuk, yumurta, balıklardan özellikle somon gibi demirin hayvansal kaynakları (emilimi %25 kadardır) ve kurubaklagiller, tamtahıllar, kurumeyveler, yağlı tohumlar (fındık, ceviz, badem gibi) ve özellikle yeşil yapraklı sebzeler gibi demirin bitkisel kaynakları (emilimleri %5 kadardır) tercih edilmelidir. Demirin daha iyi emilmesi için bu besinleri C vitamini içeren sebze ve meyveler ile ve de yemeklerde salataya limon sıkarak tüketmeye özen göstermelisiniz.
Kahve ile demir arasındaki olumsuz etkileşimin altını çizdikten sonra gelelim kahve kültürünün yaşantımızdaki değişimlerime, gelişimine…
Son yıllara kadar bildiğim 2 tür kahvecilik vardı. 1. Si türk kahvesi, yemen kahvesi, neskafe gibi çözünebilir instant kahveleri kapsayan 1. Nesil (dalga) kahvecilik.. Daha sonra 1960’ larda ortaya çıkan ve hepimizin yaşantısına işleyen, kartonlarla alıp işyerimize götürebildiğimiz modern çağın bize öğrettiği espresso, cappucino, latte gibi kahveler ile haşır neşir olduk.. Uzunca bir süre de bu şekilde 2. Dalga kahvecilik hayatımızda yerini aldı. Günümüzde de yaygın olarak görmeye başladığımız ve hızla popülaritesi artan, dünyada daha önce Türkiye’de ise 2012 yılından itibaren hayatımıza 3. Dalga kahve kavramı girdi ve 2014 yılında popüler olmaya başladı.